Sayfalar

Cumartesi

İnsan ilişkileri söylenenlerle değil, söylenemeyenlerle yürür.

İnsanoğlu garip. Doğanın en sosyal varlıklarıyız ve bu sosyalliğimizi sürdürebilmek adına binbir türlü cambazlık yapıyoruz süregelen hayatımız boyunca. Yapmakta zorundayız bir bakıma... Ve hepimiz birer büyük yalancıyız. Herkes yalancı. Yalan söylemeden ya da adı yalan olmasa da doğruları bilip saklamaktan başka bir şey yapmıyoruz. İşin garip yanı aslında bunların normal olması. Aksi halde insan çığrından çıkar, çığrından çıkan insanda insanlıktan... Ne demek istiyorum ben bu '' Dünya yalan söylüyor'' sözlerimle.. Kısa ve basit örneklerle açıklamam gerekirse; Hepimizin bulunduğu çevrede hergün iletişime geçtiği onlarca insan vardır. Bunlar sürekli arkadaşlıklar olur, anlık görüşmeler olur.. olurda olur.. Mesela, bir öğrenci evinden bahsedelim... Aysun, Derya ve Özlem aynı evde kalıyorlar.. Aysun Özlem' in çoğu hareketinden rahatsız oluyor ve bu onu gerçektende Özleme karşı belli yargılara ulaştırıyor. Aslında elinde olsa Aysun Özlem' le aynı evde bile kalmayacaktır. Gerek maddi şartlar gerekse diğer özel problemlerden dolayı evden ayrılamayan Aysun istemedende olsa Özlem'le iyi geçinmek zorunda kalıyor. Çünkü aynı evi paylaştığı Özlem ile sorun yaşamak istemiyor. Dolayısıyla Aysun Özleme karşı duyduğu rahatsızlıkları dile bile getirmeden bu durumda devam ediyor. Hani şöyle düşünenler olabilir. Neden Aysun Özlem' le rahatsızlık duyduğu konuları konuşmuyor da evden ayrılmak istiyor. Hayır her konu konuşulamıyor ya da o kişi ile bunu konuşma gereği duyulmuyor. Bu yüzdeden de söylenmesi gereken o '' SÖYLENEMEYENLER'' söylenmiyor ve bu istenmeyen arkadaşlık devam ediyor. Söylenemeyenler sadece istenmyen arkadaşlıkların mantık doğrultusunda sürdürülmesi için kullanılmaz tabiki. Aynı zamanda sürdürülmek istenilen arkadaşlıklar içinde kişilerin birbirlerinden sakladıkları onlarca şey vardır. Yani samimi dostluklar içinde birbirlerinden gizlenen bu '' SÖYLENEMEYENLER '' eğer söylenirse ya dostluk darbe alır, ya da tamamen biter. Buna da örnek vermek gerekirse Caner en yakın erkek arkadaşı Hakan' ın halen unutamadığı eski kız arakdaşı ile bir süre beraber olmuştur. Caner' in burda yediği halt malumdur fakat Caner penceresinden bakarsak kaçınılmaz bir duygusal hareket de olabilir. Caner bunu elbette Hakan ile paylaşmak istemez çünkü bu hoş karşılanabilecek bir durum değildir.Fakat Caner ile Hakan da iyi arkadaşlardır. Caner arkadaşını da kaybetmek istemez. Dolayısıyla bu gizli kalması gereken gerçeği yani ''SÖYLENEMEYENİ'' söylemez ve bu dostluk bir dahaki engele kadar devam eder. Bunun gibi birçok durum insan ilişkilerinde söz konusudur. Ve hepimizin hayatında onlarca '' SÖYLENEMEYEN'' vardır. Bunların söylenmemesi, ifade edilmemesi gerekir. Aksi halde kaçınılmaz sonuçlarına katlanmak gerekebilir. Şimdi sizde düşünün hayatınızda kaç tane söylenmemesi gereken şey vardır.Bence iyice düşünürseniz onlarcadır. Biz insanlar o kadar pinokyoyuz ki aslında hepimizin burnu ensesine değiyor ama enseye değen bu burun hep başkasının sanılıyor...

Kontrpiyede kalan duygularım hemen Dağılın!

Dağılın ulen. Size diyorum, evet siz! Bugünlerde kaçamak duygularımdan arınır oldum galiba… Emin değilim pek ama bi farklılık var hayatımda. İzmirli rahatlılığı var üzerimde, birazda Çanakkale geçilmezliği var galiba :) Salakça özgüvenimde cabası. Neden acaba diye düşünüyorum kendi kendime ama hala net bir yanıt bulamadım.Bulunca onu da yazarım :) Sanırım ‘’ level ‘’ atlıyorum hayatımda. Birkaç ‘’ game over ‘’ dan sonra temkinli davranmaya başladım kararlarımda. Yeni misyonlar aldım bitirebilmek ümidiyle. Fazla geliyorum bu aralar etrafıma, gözlerinden anlıyorum insanların. Taşıyorum ben tüm renklerimle, siyah beyaz hayalleri olan galiba birazda geride kalan zihniyetlere. Kaçmayın diyorum kaçmayın en fazla elinize yüzünüze bulaştırırsınız beni. Fena mı olur yüzünüze renk gelir diyorum :) Yok ya, bi Engin var beni anlayan. O da bazen ‘’system error ‘’ verse de 6 yıllık maceramda en kıyak arkadaşım oldu :) Her neyse ben burada bugün herkesten bahsetmedim. Bugün biraz kendimden bahsettim aslında herkesin zorlayınca bir şeyler bulacağını tahmin ediyorum :) Aramaya inanın sadece :)

Cuma

Kendi kalesine gol atan madam



Ben senin bir yanı felç olmuş hayatının, geri kalanıydım. Sen benim sağlam hayatımın felçli kısmı oldun. Ve olan oldu. Sen hayatının geri kalanını, bende felçli kısmını aldırdım. Sağlam hayatıma dönerken ben, felç olmuş vücuduna iyi bir doktor aradın sen. Semptomlar ortadaydı aslında. Seni senleyken tanıyamadım. Dolayısıyla bir tanı koyamadım. Uzaklaştıkça tanımaya başladım ve sana en uzak olduğum gün reçeteni yazdım, henüz almadığın, alınca okuyamayacağın, okusan bile hiçbir eczaneden bulamayacağın o ilaçları bir bir sıraladım. Hastalığınla baş başasın şimdi, yok kör umutlar için ortağın. Elindekiler sadece vücudun için gelecek sahte akbabaların. Kanlar içinde paylaşılırken bedenin, orgazm olan akbabaların attığı kahkahalar olacak cebindekilerin. Evet, hatalıydın, hatalarının toplamı mahkûmiyetin, mahkûmiyetinin sonucu esaretin oldu. Her şeyin bir bedeli vardı bizim hayatımızda ben bedelleri öderken sen hep ödülleri aldın. Haksız kazançları oldun hayatın, beyaz hayallerimi karaladın tüm bunlar yetmezmiş gibi tek tek naylon faturalar kestin hayallerime. Ve hatalıydım. Kaydırılmış bir cevap kâğıdıydın benim için. Doğruları biliyordum ama dikkatsizdim. Ne kadar doğru işaretlesem de sen benim anahtarımdın fakat ben hep yanlış kapıyı seçtim. Ben klasik duyguları yaşarken sen çoktan seçmeli aşklara yol aldın, şıklarda kayboldun. Kendi kalesine gol atan madam oldun. Yenildin. Ben göremedim seni ama göremediğim yerlerde de mahvoldun.

Hesaplar, hesaplar, hesaplar


Yapılmış küçük hesaplar var. Birçoğunun yaptığı küçük hesaplar, acizliğinden belki, belki de yaradılışından. Evet, kızlardan bahsediyorum şuan hepsinden değil, büyük kısmından. Güçsüz olan kısmından, bir erkeğin varlığıyla var olabilenlerden, kendini yaratamayanlardan. Bazı kızları bir fahişeyle bile bir tutuyorum daha doğrusu birbirlerine benzettiğim noktalar var. Gerçektende benziyorlar, şaşırıyorum onlara. Üzülmüyor da değilim. Duygularını aldırmış kızlar vardır ki hiç sevmem bunları, yani kendini böyle lanse edenleri. Neymiş ben mantık evliliği yapacağım. Mantıklı bir beraberlik istiyorum. Nedir bu şimdi? Nedir bu ilişkilerdeki mantık karmaşası? İlişkide mantık olmasın demiyorum, demek istediğim birazdan bahsedeceğim örnekteki mantığa sahip olunması. Evet, çarpıcı bir benzetme olacak şimdi söyleyeceklerim ama düşününce çok farkı yok anlar herkes. Fahişe demiştim ya hani, onlarda hayatlarını sürdürebilmek için mantık dahilinde ilişkilere girerler ve bir duygu beslemezler erkeklere. Çünkü işini yapıyordur ve senden alacakları vardır hayattaki ihtiyaçlarını karşılamak adına. İlişkide boyuna mantık arayan kızlardan da bir farkları vardır bu noktada. O da fahişeler hayatlarını sürdürebilmek için yıllarca birçok erkekle beraber olurken, bahsettiğim bu kızlar ise, hayatlarının geri kalanını devam ettirebilmek için birkaç erkekle yıllarca beraber olurlar. Yani bir fahişe ile böyle bir kadın arasındaki ortak yön nitelik, farklı yön ise niceliktir. Başka bir deyişle, hesaplar dahilinde olan o beraberliklerde, hesapların tutmadığı an nankörlük maskesiyle kadın gelir, bakar yüzüne ve çeker gider. Gitmesinin nedeni istediğini almış olması ya da o an itibari ile isteklerinin karşılanamamasıdır. Hayatlarına giren erkek sayısı birinde az, diğerinde meslekten dolayı çoktur, amaç ise aynıdır. Biri fahişelik olurken, diğerinin adı henüz konulmamıştır.

Pazar

Aynılaşan kızlar


Nedir bu kızlardaki aynılaşma çabası. Dışarı çıktığımda birbirinin aynısı onlarca kız görüyorum. Sanki çarşının başında aynı kız generator var. :) Paso yaratıp gönderiyor. İnsan biraz özgün giyinmek istemez mi? Evet hak veriyorum çok güzel giyinen, zevklerine hayran olduğum kızlarda var. Ama dışarıya çıktığım zaman bu şekilde gördüğüm kız sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Bu aralar revaçta olan bir bot var sanırım markasıda UGG. Bütün kızların ayağında görüyorum. Şaka yapmıyorum ya, İzmir' de on kızdan 7 sinde var. Üşenmedim saydım :) Bide kankaları görüyorum böyle baştan aşağı aynı alt tarafada bu botlardan çekmişler, yüzlerinde de yine aynılaşmanın verdiği ilginç bir ifade var. Hani birinin adı Zeynep olsa ve seslensen arkalarından Zeynep diye, dönüp ikiside bakıcak o kadar aynılar :)Pişti deriz hani böylelerine, fakat piştilikten yanyanayken bile haz alıyorlar. Ben lisedeyken Nike Cortez' ler vardı. Onlarda öyleydi ve erkek kız herkes giyerdi. Okul üniformasının parçası olmuştu artık. Kolaya kaçıyor bunlar. Evet Cortez de güzeldi, bugün moda olan botta güzel.İyide insan demez mi, zaten herkes bunları giyiyor güzel olan başka şeyler yok mu diye. İşte kızlar buna gerek duymuyor ve özellikle alıyorlar. Erkeklerde durum öyle değil. çok az denk geldim aynı ayakkabı,aynı mont, aynı takım elbiseye. Erkeklerin buna dikkat ettiğini de pek düşünmüyorum. Lan Cemal'in bot iyimiş. Yarın gidip aynısını alayım diyen bir arkadaşım olmadı henüz :) Neyse evet kızlar size sesleniyorum. Ayrılında gelin! :)

bi de bunlar var: http://www.bobiler.org/UGG_cilginligi_2837

Perşembe

Korsanım, korsansın, korsanız.


Son yıllarda korsan kullanmayalım replikleri almış başını gidiyor. Peki neden kullanmayalım ? Halkının yarısından fazlası fakirlik sınırının altında olan bir ülkenin vatandaşı olduğumuz için mi? Her semtte ortalama bir kütüphane olduğunu varsaydığımız için mi? Yoksa 7 liralık albüme 20 lira vermek istemediğimiz için mi? Bu ve türevleri nedenlerden dolayı mı? Anlıyorum kullandığımız illegal ürünlerin sahiplerini. Onlarında kendine göre nedenleri var. X şarkıcısı biz onun albümlerini internetten indiriyoruz diye o sene 5 milyon lira gelir elde edeceğine, 2,5 milyon lira gelir elde etmiştir. Evet bu onun için aslında büyük bir sorun; çünkü 2 milyon lira ona 600 lira asgari ücretle geçinen ailelerin yaşadığı ülkede yetmemektedir.
Kısacası, biz korsan kullanıyoruz diye çoğu sanatçı Süper Lüks bir hayat yerine, Ortalama Lüks bir hayat yaşıyor.
Ne garip değil mi? Aynı şey filmler içinde geçerli.Karşı çıktığım tek konu kitapların kopyalanıp satılması.Nedendir bilmem ama kitap fiyatlarıda el yakıyor günümüzde. Artık yazarlar bilime, kültüre katkı olsun diye değil de galiba sadece para kazanmak adına yazıyorlar. Aslında korsan yayınları kullanan insanları da suçlamak yanlış. Ne yapsınlar peki? Gelirleri el vermiyor diye müzik dinlemesinler mi? Kitap okumasınlar mı? Film izlemesinler mi?. Kendi yaratmadıkları, dolayısıyla sorumlu olmadıkları şartlardan ve kullanmak zorunda kaldıkları illegal ürünlerden ötürü bu kitleyi kimse suçlayamaz. Sorun ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik durumu, lüks hayat süren insanların ve daha da kötüsü ülkeyi yönetenlerin farkında olmamasıdır. Bu şekilde devam eden süreçte korsan ürün kullanımının durmayacağı aşikar. Ne zaman bu ülkenin tabanı ile tavanı arasındaki fark en aza inerse( zor )o zaman bilinçi bir toplum yetiştirilir ve o zaman zaten o toplum günün gereğini yapar.

Salı

Son bir yıl


2 kadeh şarap, özenle hazırlanmış meyve tabağı, geç gelen '' baby alone '' , unutulmaya çalışılan bir sefil ve her geçen gün daha da zorlaşan hayat. İşte son bir yılın başlangıcı ve özeti bu ya da buna yakın... Binbir türlü badire, içinden çıkmak ne kadar da zor aslında bu yaşlarda ve bu şartlarda hayatın. Neyle uğraşacağını şaşırıyor insan. Aslında şaşıran da şaşırtan da insan. Önemli olan şaşkınlığı üzerinden atıp, Süper Mario oynar gibi sonuca ulaşıncaya kadar yılmamak. Tabi her şey istediğimiz gibi gitmeyecek, hatta oyuna çoğu zaman kaldığımız yerden bile devam edemeyeceğiz ve bazen oyundan sıkılacağız bilirsiniz eski zamanlardan. En kötüsü ise bütün çabalara rağmen çoğumuz o ''prensese'' de ulaşamayacak. Sanırım bu biraz şans. Prensesten kastettiğim tabiki bir prenses değil anlamışsınızdır o güzel bir gelecek. Herkesin istediği güzel bir gelecekten başka bir şey değil. Engeller çıkabiliyor tabi; para, okul, arkadaş, sevgili, sonu s ile biten herhangi bir sınav. Ama oyun ortada ve kurallar belli. İçinde bulunduğumuz şartlarda, ki oyunun tam ortasında olmakta cabası, kaçacak, sığınacak bir yer bulmamıza şans tanımıyor bu düzen. Para olmayınca olmuyor, yüzbinlerce kişinin yarıştırıldığı sınavlarda başarı elde etmek bu şartlarda zaten çok zor. Ve bir yerlerde ''dayınız'' yoksa, işiniz genellikle yazı-turaya kalıyor yüzde elli ihtimallerle yaşamaya devam ediyorsunuz.

FARKEDENLER

etiket oldular

90's (1) Ahi evran üniversitesindeki garip buluş (1) alakasız etiket de yazma ya (1) Alev Dedegil (1) Anal dönem (1) anime pornla yetişen nesilden ne beklersin (1) arazekalılar (1) Aynı adlı kitap (1) ben bu deneyin mümkün olma ihtimalini sevdim (1) ben burada kendimden bahsettim (5) böyle nimet olmaz olsun (1) böyle yetenek mi olur amk. (1) Burger King (1) Cemali (1) Ceza (1) Çanakkale (1) çocuk eğitimi (1) çok ergenli bir yazı oldu ergenekondan aranmam umarım (1) Demokrasi-Teokrasi gidişatı (1) Deniz Baykal (1) Deniz Gezmiş (1) doğum günü (1) Dostluk (1) Dumansız hava sahası (1) Duş (1) duygu-mantık (1) duygulandımda duruldum (1) duyun sesimi lan (1) Efes'i zengin eden rektör (1) Eğitim (2) Emre Aydın (1) Ergenlik (1) erotik blog (2) esaret (1) eski sevgili (4) Eşitsizlik (1) eti puf (1) facebook (3) fahişe (1) Filistin (1) Flash tv (1) Gasilhane (1) Gay'em sizi incitmek değil (1) Gazze (1) gençlik (1) Greenpeace (1) Guthrie (1) hayat (1) herkesin tuttuğu kendine (1) hindistan (1) Hitler (1) İddaa (1) İnci (1) insan (1) İnsanlık (1) internet (1) İsmet İnönü (1) İsrail (1) İsrail'deki orman yangınına sevinen idiot (1) İstanbul (1) İzmir (2) Japonlara sesleniş (1) Kaddafi (1) kadın (1) Kalorifer Böceği (1) Kamal Kılıçdaroğlu gömlek bunalımı (1) Kanuni'yle konuştum dizinin gideri var dedi. (1) Kaset (1) kaybolmayan kanka istiyorum (1) Kıbrıs Şehitleri Caddesi (1) Kısa Sarkozy (1) korsan cd illegal download korsan kitap (1) korsan mp3 (1) kpss (3) kpss 2010 eğitim bilimleri (1) Kpss 2010 kopya skandalı (2) Lady Gaga (1) Libya Savaşı (1) markabeyinli olmak (1) Mehmet Pakdemirli (1) Mısır İsyanı (1) Mikrozeka (1) nasıl akademisyensiniz amk. (1) ne bitmez okulmuş amk. (1) neyleyim beni temsil edemeyen müşteri hizmetlerini (1) Nietzsche (1) Nutella hakkında da yazdım ya daha ne yazayım (1) Nükleer Enerji (1) oldu bittiye getirdim (1) Öğrenci evi (1) Öğretmenlik (1) Ölsünler bize mi ölüyorlar sanki diyen devlet (1) Ölüm sezonları (1) ÖSYM (1) Papi dansı (1) Pavlov (1) Pislik (1) Playstation (1) Profösör (1) pucca gibi nasıl yazılır (2) reklamverenler (2) Robot Dance (1) sana değil kardeşine (1) Schopenhauer (1) seyirciye oynadım (1) sıcak çok sıcak (1) sınavlar (1) Sigmund Freud (1) siktiri boktan modernite (3) Snorlax (1) Sosyallik (1) Su sorunu (1) şimdi bana kaybolan anahtarımı verseler (1) Tatminatör (1) Tayyip Erdoğan (1) Tecavüz yasası (1) Teknosa (1) Terör (1) Time out (1) tüketiciyi nasıl öpsek (1) Türkiye' de entellektüel anlayış (2) Twitter (2) UGG (2) Usb nargile (1) Vahit amk senin lan. (1) Yalan (1) yalancının mimi (1) Yavşak Erkekler (1) Yemekteyiz gay sorunsalı (1) yeni nesil (1) Yılmaz Özdil (1) yorrrumm gibi yorum. (1) Zeka (1)

counter map