Sayfalar

Cumartesi

pıleysteyşın geyikleri

Benim favori kız profilim pıleysteyşın  ve batak oynamayı bilendir. Bu ikisini bir araya getiren kız her yerde olduğunu gibi bende de değerlidir, birkaç tanesine rastladım ben bunların henüz. Hatta şöyle bu yeteneklere sahip olup bir de geyiklerini yapabiliyorsa tadından yenmez bir şey olur. Öylesini daha görmedim, göreni de görmedim. Neyse konuya girmeye çalıştım fakat bu girişle sanki başka yere gidecek gibi geldi bu yazı o yüzden o girişe anlamsız bir dur diyip yeni paragrafa geçiyorum. 
Pıleysteyşın'da Pes haricinde pek oyun oynamam ben, zaten geyik de orda oluyor. Nasıl koydum lann nasıl haa! gibi geyikler klasik. Bir de klişeler var onlar harika oluyor bazen ister istemez insanın ağzından kaçıyor tabi. Mesela ceza sahasında sen rakibin ayağına kaymadığın halde bi türlü kaymışsındır farketmeden ve penaltı olmuştur. Gelen ilk cümle şu olur: Kendi kaydı lan, kendi kaydı valla ben kaymadım amk. Bir başka klişe ise Tuş basmadı amk. Halbuki o tuş o ana kadar basmıştır, hatta o anda basmıştır ama başka tuş kombinasyonları yüzünden belki etkisiz olmuştur ya da aynı durum şöyle ifade edilir: Bastım bastım vurmadı amk. Bu da çok komik oluyor Lan bastığına eminsen her şey yolundaysa oyuncu içerde insiyatif mi kullandı, yok lan yanlış bastı herhalde biraz daha ilerleyim mi diyor. Demiyor tabi. Bir başkası ise, diyelim Pes 2009'dan Pes 2010'a geçilme vakti gelmiştir. Ansızın geçilmiştir de. Oyun başlar bir takım Barcelona'dır. Diğerininin önemi yok. Her neyse, diğeri bir süre sonra büyük ihtimalle şu cümleyi kurar: Messi'yi çok iyi yapmışlar lan bunda. Lan sanki Messi gerçek hayatta yedek kulubesinde oturuyor, adam zaten iyiydi. En trajiği de benim kol bozuk mottosudur. Kolun bozuk olma ihtimali var tabi ama bir önceki maçta kazanıp bir sonraki maçlarda kötü oynamaya başlayınca hemen abi bu kolda bir şey var ya, sanki tutukluk yapıyor. Hadi lan ordan yeniliyon işte. Rakip birkaç golü aynı taktik ayni organizasyonla atmıştır, bir süre sonra yenilen taraftan şu söz gelir: Lan sende hep aynı golü atıyosun, başka numaran yok, çıkar Ronaldo'yu bi bok yapamazsın. Nasıl yani, sen hep aynı golü yerken salak olmuyorsun da ben atarken numaram yok mu oluyorum. Ahaa adamın içinden geçti Messi var bir de. Geçer tabi lan, bir sonraki versiyonda ben TV'den çıkmasını bile bekliyorum. Buna mı şaşırdın? Hiç mi Goal 3 oynamadın sen, biraz fantastik ol. Daha bir sürü diyalog var böyle ve düşünün hepsi birkaç saat içinde geçebiliyor. Sanki her seferinde aynı şeyleri konuşuyoruz gibi geliyor bana artık. Buna rağmen hala neden köpek gibi oynuyoruz bilmiyorum.

not: pıleysteyşın yazmak playstation yazmaktan daha zormuş.

Salı

Twitter'ı balık sürüsüne benzetiyorum.

Twitter'a üyeydim fakat bir sosyal paylaşım sitesine daha vakit ayırmanın bende yaratabileceği meşguliyeti arttırmamak içik aktif değildim, arada bir bakıyordum. Ama bu düşüncemden vazgeçtim kısa kısa anlatabilmekte önemli dedim kendimi. Dolayısıyla hesabımı aktif hale getirdim. İlk farkettiğim şey ise belki formatındandır ama Twitter kullanıcılarını belgesellerde izlediğim balık sürülerine benzettim. Yani bu büyük bir kitle için geçerli. Herkes aynı anda aynı konulara yöneliyor garip geldi ilk anda bana.
Neyse reklama giriyorum artık al reklam http://twitter.com/bb_hb

Pazartesi

Beyinleri gömlek markası kadar olanlar

Kılıçdaroğlu 495 liralık bilmem ne markası gömlek giymiş bu hafta kurultayda. Ben de herkes gibi internetten öğrendim bunu. Bir grup sırtlan(çeneleri kuvvetlidir, genelde güçsüz görünen hayvanlara saldırırlar, sürü halinde dolaşırlar, leş yemekten hoşlanırlar) ya da akbaba( sürü ve çene haricinde sırtlanlarla ortak özellikleri vardır ) bu olayın hemen ardından vay efendim 495 liralık gömlek giyen adam nasıl halktan olacak diye bol keseden atıyor, beyninin el verdiği şekilde eleştiriyor. Napsın peki Kılıçdaroğlu halktan görünmek için kaval çalarak mı dolaşsın, çarşamba pazarından gömlek mi alsın? Ya da Erdoğan ve Arınç gibi halktan görünerek çiftçiyi mi azarlasın, oyuncak mı dağıtsın? Peki yıllardır halktan görünüp belimizi bükenlere ne demeli sayın markaya önem veren marka beyinlim. Kılıçdaroğlu Tuhafiye Kazım'dan giyinse Türkiye'nin problemleri ertesi sabah bitecek miydi yani düz mantığım? Bu konuda eleştiri yapanların büyük çoğunluğunun sadece Starbucks'a ait olan küçük zihniyetlerinin aksini savunan bir adamın giydiği gömleği düşüncelerinin merkezine oturtarak aaa bize diyodun bak sende de var Kemal! ayarında basit eleştiriler olduğunu düşünüyorum.

Okul bitince ne olduğunu anlayamamak

Hayır başlıkta düşündüğün ilk anlam değil anlatamak istediğim. Yani okul bitince ne olduğunu anlıyorum. En basitinden okulun bittiğini anlıyorum. Benim 'ne olduğunu' anlayamamaktan kastım meslek olarak ne olduğunu anlayamamaktı.

Biliyorsunuz bu zamanlarda  4 sene matematik okuyan adam 6 ayda polis olabiliyor. 4 senede aldığı matematik eğitimini artık ileride birkaç küçük hesap yaparken diğer tüm polisler gibi kullanabilecek. O insan okul bitince ne olduğunu ve ne olduğunu anlayamamıştır. Belki de sırf birkaç sene erken atılmak adına yıllarca eğitimini aldığı meslekten vazgeçmiştir. Haklıdır da. 

Mesela ben. İlköğretim hayatımı saymıyorum. Onun haricinde sadece lise 1 de matematik dersi gördüm. Fakat 1,5 ay sonra gireceğim Kpss'de bana 30 adet hiç de kolay olmayan matematik sorusu soracaklar ve bu alacağım puanın %25 ini oluşturacak. %25 çok önemli 25 olduğuna bakmayın bilen bilir zaten. Üstelik  devlet beni atarsa işimde emekli olana kadar matematikle ilgili 4 işlem dışında hiçbir şeyi kullanmayacağım. Buna rağmen sorumlu tutuyorlar. Aslında eğitimini bile adam gibi vermediğin dersten beni neden sorumlu tutuyorsun, asıl soru bu?
Ha o kadar emek edip atancam birkaç sene içinde sonrası da komik, verecekleri ortalama bir maaş, sonra Türk eğitim sistemi neden sorunlu. Sen öğretmen yapacağının adamı öğreciyken s.ktin, okul bitti atanana kadar s.ktin, atandı öğretmen oldu bi daha s.ktin O adam mutlu olur mu? O adamın heyecanı kalmışmıdır? O adam İstanbul'da nasıl geçinir tek başına? Bunları sormazsan, cevaplarını bulmazsın .O adamdan maksimum performans beklersin üstüne üstlük. Aman çocuklara harika bir eğitim verilsin dersin. Nasıl versin ya? Sen o adama ne verdin ki? Devlet mutlu etmeden mutlu olmaya çalışan bir kurum olmamalı. Önce devlet mutlu etmeli ki karşılığını görsün. Hele ki öğretmenini ilk sıraya koymalı bunun için, bunu anlamak bu kadar zor olmamalı. Sanki birileri öğretmen olacak kişi çile çeksin istiyor dünyanın bir yerinde.

Çarşamba

Üniversitelerin şenlik düzenlediğini sanmayın

Başka üniversitelerin şenlikleri nasıl işler bilmiyorum. Ama benim üniversitemin şenliklerinden daha farklı değildir herhalde. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi'nden bahsediyorum. Nedir şenlikteki amaç; öğrenci bütün sene çalışmış, yorulmuş ya da hiçbir şey yapmamıştır. Üniversite de hazır bahar geldi yorulan ve yatan öğrenci ayırmadan herkese birkaç gün eğlenebilmeleri için şans tanır. Nitekim güzel günler geçer.

Benim katıldığım 5. şenlikti bu Çanakkale'de. Her seferinde ise aynı anlayış hakimdi. Öğrenciyi sömürün. Üniversite kendi organize ettiği şenlikte ihalelerle bütün standları satmış-kiralamış ve sonra ben sana kiraladım sen burda satacağın şeyi öğrenciye kaça satarsan sat demiş büyük ihtimalle. İşin kötüsü şenlik alanına dışardan bir şey sokamıyorsun, yarım şişe su bile. Bira 5 lira, en ucuz yarım ekmek arası 'şey' 4 lira. Şimdi maliyeti belli olan bu şeyleri o fiyata satılmasına imkan veren o üniversitenin yöneticileri hakkında nasıl iyi düşüneyim ben. Üniversiteli parası vardır, harcar ne de olsa diye düşünen bir grup zevzeğin aldığı karardan başka bir şey değildir bu.  Resmen bizim şu kadar öğrencimiz var, şenliklere şu kadarı gelir, sen şunu şunu şu fiyata satarsan bu kadar kazanırsın efes demişler adamlar ve salmışlar her yeri kapalı şenlik alanına.

Bu sene şenlikleri halka da açmışlar. Böyle saçmalık görmedim. Halkla iç içe olmak istememekten değil tabi. Fakat şenlik görmemiş yurdum insanı o şenlik alanında gördüklerine şaşırıyor, bu yüzden o kadar da normalleştirilmemeli. Bebek arabalarıyla gelenler mi dersin, apaçiler mi dersin. Her şey vardı. Plaj kenarında olupta denize girilmesi yasaklanan ilk şenlikti galiba. Güvenlik resmen denizden adam çıkardı. Hopp Hoop hemşerim deniz yassah!

Kısacası  benim üniversitem şenlik yapalım da öğrenciler eğlensin demek yerine, şenlik yapalım da 'eş, dost' nemalansın demiş. Bu artık böyle. Türkiye'deki çoğu anlayış gibi. 

Her şeye rağmen Duman'ın canlı performansı harikaydı. Sahneye çıkmadan saatler önce birkaç ses denemesi yapmak için bizim karşımıza geçtiler. Bu da ondan bir kesit. 

Pazar

Çizgi film tadında hayatlar

Bloglarını yeni açan izleyicilerimiz için tekrar ediyorum, bu aralar her üniversitenin olduğu gibi bizim de şenliklerimiz var. Diğer üniversitelerin şenliklerinden sanırım daha güzeldir. Plaj kenarında, ormanın içinde mis gibi temiz hava, birçok etkinlik vs. Uzun uzadıya şenlik anlatmayacağım size, çünkü sıkılacaksınız. Anlatacağım şeyler daha farklı.
 
Şenlik alanı çizgi film gibiydi. Bu japon anime karakterleri var ya hani, saçlar yanakların altına kadar dümdüz şekilde iniyor falan, bir sürü erkek öyle olmuş hiç yakışıyor mu 25 yaşında adama hala Pokemon'daki Ash gibi olmak. Bari pokitopundan da pickacuyu çıkar amk. Şenlik alanı o yönden Nickelodeon gibiydi tabiri caizse. Lan ben herkes bir model olsun demiyorum gidin Fifa2002'deki Ronaldo gibi olun da demiyorum ama komik bu ya. Hatta bu tiplerden birinde gördüğüm tshirtün üzerinde jeff hardy yazıyordu otobüse binmeden önce aynı tshirtü 11 12 yaşında bir çocukta da gördüm giyinmeyi de bilmiyor bunlar. Sanırım internetten izledikleri anime pornlardan dolayı bu hale geldiler, düzelirler umarım. 

Bir de  bilinçaltımda beni yıllardır meşgul eden bir konuyu da burada tüm insalığa sormak istiyorum. Bir poğaça sorunsalı var gidiyor. Çeşitli  yerlerde çeşitli isimlerle şahit oldum buna; Poça, Poğaça, Boğaça, Poaça gibi nedir lan bunun doğrusu. Bir yere girip isterken bu yüzden 4 şık arasında kalıyorum. Bir el atın şu meseleye. Eminim siz de doğrusunu arıyordunuz ben bu yazıyı yazdığım ana kadar, hatta sevinenleriniz oldu. Bunun için teşekkür etmenize gerek yok. Sadece bu konuya bir açıklık getirelim artık. Küçük bir sorun olduğuna bakmayın. Ye gitsin, ne düşünüyosun bunları diyenleriniz var aranızda. Hayır efendim bilinçaltımda yer açmak istiyorum artık.

Pazartesi

Sex kasedim çıksa istifa edecek yerim bile yok

Baykal haline şükretsin. Ohh montaj ya da gerçek bir kasedi çıkmış adamın. Demek ki anca kasetle indirilebiliyor bazı insanlar. Ya benn! Benim kasedim çıksa nerden istifa edecem lan. O bile yok bende. Ne gazete gelir, ne bi arkadaş sorar ne oluyor hayırdır diye. Öyle kalırım dımdızlak kasetle. Naparım, anca blogtan falan istifa ederim. İşte bloggerlar sorar gerçek mi o kaset diye, ben de gasilhane bana suikast yapacakmış falan duydunuz mu derim, yerseniz. Öyle geçişir konu belki. Baktım olacağı yok, arkadaşlar artık yazmayacağım fakat sadece yorum yapacağım derim, açıklamamı yapar giderim. Ama hala ben nerden istifa edeceğim lan sorusunu düşünüyorum. Daha kadrom bile yok devlette. Ne boş insanmışım oysaki. Her zaman gittiğim marketten istifa etsem mesela ya da hep kullandığım o ara sokaktan istifa etsem kim önemser lan beni. O kadar üzüldüm ki çıkıp balkondan bağırcam kim önemser lannn benii diye.

Pazar

Deniz Gezmiş ne arar la Facebook'ta

Geçen gün bir vesile ile donuk olan facebook hesabımı açmış bulundum. Birkaç gün önce işte tam tarihi hatırlamıyorum. Deniz Gezmiş'in ölüm yıldönümüne denk geliyordu ama o gün. Sonra listemden birkaç arkadaşım denk geldi. Arkadaşım dediğim bildiğin Deniz Gezmiş'ti onlar da. Profil resmini sözde anmak için Deniz Gezmiş yapmışlar. Ne kadar ironik, ne kadar acı. Acaba Deniz Gezmiş bugün yaşasa bu duruma ne derdi. Bir facebook hesabı olur muydu. Blogda devamlı bu gibi sorunlar üzerini yazıyorum biliyorum. Ama her geçen gün yenisi ekleniyor bu modellere. Hayır bunun farkında olmak aslında çok zor şey değil. Ben inanmıyorum o insanların Deniz Gezmiş'i anlamadığını. Anlaşılmayacak şeylerden bahsetmiyordu zira. Sadece ne yardan geçeyim ne serden geçeyim zihniyetli insanlar yapıyor bunu. Biraz dürüst olsa, olduğu gibi görünse şu insanlar çok daha faydalı olacaklar.

Cumartesi

Bende de varcı Teknosa!

Bıktım arkadaş, bıktım bu Teknosa'lardaki satış sorumlularından. Lan baktığım her şey onlardan birinde mutlaka var. Şimdiye kadar görmedim bi tanesi de desin ya o ürün şöyle şöyle efendim. İlk cümle muhakkak o baktığınız zy2889 modelli hp bilgisayar bende de var. Harika bir makine. Yani alırsanız pişman olmazsınız vs. Lan saç kurutma makinesi bakıyosun, arkadan hatununun biri uzanıyo bende de vaaar! Teknosanın anahtar kelimesi bende de var. Acaba şifreli mi konuşuyorlar kendi aralarında. Çünkü bende de var'ı çok çeşitli frekanslarda söyleyen satış sorumlularını gördüm. Sana kitliycem o laptopu 'bende de var'ı' mesela ince sesle yavaşça söyleniyor. Birgün de farklı bir argüman kullanın lan neblim kaynımda da var de bari olsun bitsin iyice şova dönsün olay. Güleriz hiç değilse. Ayrıca sende olması onun çok iyi olduğuna mı işarettir yani. Ne demek istiyorsun, düşün lan müşteri o tuttuğun şeyin aynısını bir teknosa görevlisi kullanıyor, bak onu alırsan ulaşacağın teknolojik sınıf benimle aynı olacak, evet şimdi al onu ve zafer senin olsun! Bu mu yani. 

Ayrıca bir dahaki  sefere o görevli bende de var dediği zaman napim lan bende de var öylesine bakmıştım diyecem göt olcak bu sefer, öyle nezih bir ortamda da tatsızlık çıkarmak istemiyorum adamlara. Hayır onlarda da olsa içim gam yemiyecek. Ben hiç görmedim elinde 3 tane farklı laptop olan adam. Kısa aralıklarla gittiğim teknosada aynı satış görevlisi her seferinde ilgilendiğim laptopun kendisinde de olduğunu söyledi. Sorsan bütün teknosadan var herifte. Sanki sabancı her elemana  alın lan bunları öğrenin diye ürrün veriyor. Bozsan bozulmaz, trip atsan atılmaz bu sorumlulara. Gerçi ben onlar bana o cümleyi söylediği zaman içimden her seferinde nahh sende de var demişimdir, bu hiç sekmez fakat bilmeyen lan adam da kullanıyormuş bu bilmem ne marka flashdiski der alır. Belki de daha iyisini aynı fiyata alacakken oyuna gelmiştir. Neyse napalım, ticaret işte kazandığın parayla söylediğin yalan aynı orantıda oluyor.


Yılmaz Özdil'e laf atınca ondan daha iyi olunduğunu sanmak

Gerek blog camiasında olsun, gerek sözlüklerde olsun Yılmaz Özdil'e laf atınca daha da sevileceğini düşünen insanlar var. Hani meyve veren ağaç taşlanır bunun için kullanılabilecek en güzel atasözü olur sanırım. Kendine özgür bir stili var Özdil'in ve bence çok güzel yazıları zorlanmadan kaleminden döken bir kişilik. Sen kalkıpta bu adam şöyle yazmış, bu adam böyle yazmış ne garip bir anlayışı var diyerek kendi maymunluğunu başka insanlarda göremeyince onu bu şekilde eleştirirsen, sen en fazla sen olursun zaten. Yılmaz Özdil'i de çok okumam aslında ama her okuduğum yazısı iyi ve insana bir şeyler katabilecek vasıftaydı. Hal bu iken sen bu adam çok kısa yazıyor, böyle yazar mı olur , ne komik lan ben de aynısını yazarım diyerek kendi ilkel egonu tatmin ediyorsun. İyi de gerizekalı olmadığını düşünürsek kısa bir yazıdan da zaten eğer beynini bir nebze kullanabiliyorsan gerekli mesajı alırsın. Ayrıca uzun yazılar yazınca daha iyi bir  yazar mı olunuyor? Madem uzun yazmıyor diyorsunuz adama, neden hepinizin Twitter hesabı var? Yani uzun yazmak marifet değilse, marifet bir noktaya akılcı bir şekilde dikkat çekebilmekteyse neden küçük beyinlerle hala anlamama gayreti içinde olan insanlar var.


Not: Yılmaz Özdil'in akrabası falan değilim.

Çarşamba

Yemekteyiz : Cinsiyet problemi

Artık eskidi, herkes yazmıştır bu salak program hakkında bir şeyler biliyorum. Sen niye yazdın lan o zaman dediğinizi de biliyorum. Bunun cevabını ilerde veririm diyerek konuyu geçiştiriyorum. İçimden geldi amk. Aa hesap mı vereceğim bir de... çok mu sert oldu lan. Neyse konuya giriyorum. 

Çok televizyon izleyen bir insan değilim. Genelde yemek yerken izlerim yarım saat sürer o da. Yemekteyizi falan da izlemiyorum bugünlerde Show'u her açtığımda o var sanki anlamadım gitti. Her açtığımda denk gelen yemekteyiz de cinsiyet dağılımına dikkat ettim. Son izlediklerimde 3 kadın 1 erkek var fakat diğer kişinin cinsiyeti konusunda bir karara varamıyorum artık. Lan nüfusa orantılı mı seçiyorlar diyorum bunları saçma geliyor. Hani diyorum yemeği kadın yapar 3 kadın alalım 1 erkek alalım bir de ikisini birleştirelim bakalım o nasıl yapıyor yemeği zihniyeti ile bir de  gay mi değil mi o da belli olmayan bir cinsiyet alıyorlar galiba. Fakat yemekteyizin o geri planındaki sese sahip olan armut kafalı adam ' bu hafta yemekteyizde 3 bayan 2 erkek yarışmacımız var' diyor. Madem gaysin bir de gay arkadaşımız var desin lan . Zaten o erkeğe benzemeyen şahısların mutfaktaki o tavırları öldürüyor beni bugün biri vardı yine, her açtığımda var gerçi, kaçamıyorum amk.    Ayrıca gay'lik bir cinsiyet olarak kabul görmüş bir şey mi dünyada? Yani felsefe mi lan bu yoksa. Bunu bilmiyorum. Evet lan kalkıp araştırmadım da. Gerek duymadım. Cinsiyet özgürlüğüne pek saygılı olduğum söylenemez. Bunun için beni eleştirecek arkadaşlara da peşinen diyorum. Beni böyle sevin. Erkek kalmayacak dünyada lan. Tamam bu benim için iyi bir gelişme ama sonra çoğunluk onlar olursa aralarında ben sırıtırım o da var. Bu biraz ütopik olduğu için  pek s.kimde değil açıkçası Ama endişe endişedir. Bu yazıyı gelecek nesillerin sağlıklı olması adına yazdım. Gelecek nesil sakın gay olma, o iyi bir şey değil. Şimdi gidin güzel kadın resimlerine bakın, sevgilinizi öpün, sevişin hormonlarınız güçlensin.  Yapın bir şeyler işte. Hadi bakalım.

Salı

Çok değil, bir kez daha tek başına iktidara gelsin Atatürk'e dil uzatacak

Sevgili halkım, bir kez daha tek başına iktidar yap Tayyip' i. Yap, yap ve gör. Tamam İsmet İnönü eleştirilirdi ama böyle çirkin bir şekilde değil dimi? Kaldı ki İsmet İnönü her şeye rağmen kendisinden daha yararlı bir devlet adamıydı.Tayyip Erdoğan küçük krizleri bile idare etmekte zorlanan bir başbakanken , İsmet İnönü bu ülkeyi İkinci Dünya Savaşı'ndan uzak tutmayı başardı. Şimdi de Hitler'e benzetiyor İsmet İnönü'yü birisi. Nerde durduracak acaba kendini merak ediyorum.

Pazar

1 Mayıs' ta McDonalds'tan hamburger yiyen işçi modeli

Aslında trajik bir olay bu. Acaba yemek zorunda mı kaldılar diyorum fakat koca Taksim' de yiyecek şey bulamama ihtimalleri yok. Hiç yoksa bile gevrek yerler yine yeter onlara. Ayrıca bana göre ordan bir şeyler yemeleri rahatsızlık verici bir durum değil zaten. Beni düşündüren konu aynı kişiler devamlı Amerikan emperyalizmine karşı duran kişiler değil midir? Sen bu düşünceyi savunurken neden hala ona hizmet ettiğini düşündüğün bir yere para kazandırıyorsun. Bu tıpkı geçtiğimiz sene İmf heyetimiydi tam hatırlamıyorum ama ona ayakkabısını atan üniversite öğrencisinin durumu gibi. Kahrolsun Amerikan emperyalizmi diyordu arkadaş fakat attığı ayakkabının markası Nike idi. Basın sonradan sordu hem Amerika'yı protesto ediyorsun hem de giydiğin ayakkabı Nike. Genç protestocu daha hazin bir cevap vererek o Aksaray Nike gibi bir şey söylemişti. Emin olmadığım şey Aksaray ya da Mahmutpaşa İstanbul'da nerde sahte ürün üretiliyorsa işte. Neyse,  bu sorun ülkemizin bu görüşü savunan kitlesinin genel sorunu bence. Bağırırken, slogan atarken bütün emperyalist güçlere kan kusuluyor. Evet emperyalizm kötü ve kan kusmaları da haklı bir mesele ama bir yandan bağırıp bir yandan ona hizmet etmenin  anlamı yok. Tutarlı bir davranış sergileyemedikten sonra neyleyim ben senin vatanseverliğini.  Mcdonald's a gitmişsindir evet belki daha ucuzdur diye  ama başka ülkelerin sermayelerine laf edip onların işletmelerinde paranı harcarsan ben sana saygı duymam. Olan ön yargımı da kıramazsın bu gidişle. Bu basına yansıyan örnek bir olay. Benim çevremde de var böyle örneklerden.

FARKEDENLER

etiket oldular

90's (1) Ahi evran üniversitesindeki garip buluş (1) alakasız etiket de yazma ya (1) Alev Dedegil (1) Anal dönem (1) anime pornla yetişen nesilden ne beklersin (1) arazekalılar (1) Aynı adlı kitap (1) ben bu deneyin mümkün olma ihtimalini sevdim (1) ben burada kendimden bahsettim (5) böyle nimet olmaz olsun (1) böyle yetenek mi olur amk. (1) Burger King (1) Cemali (1) Ceza (1) Çanakkale (1) çocuk eğitimi (1) çok ergenli bir yazı oldu ergenekondan aranmam umarım (1) Demokrasi-Teokrasi gidişatı (1) Deniz Baykal (1) Deniz Gezmiş (1) doğum günü (1) Dostluk (1) Dumansız hava sahası (1) Duş (1) duygu-mantık (1) duygulandımda duruldum (1) duyun sesimi lan (1) Efes'i zengin eden rektör (1) Eğitim (2) Emre Aydın (1) Ergenlik (1) erotik blog (2) esaret (1) eski sevgili (4) Eşitsizlik (1) eti puf (1) facebook (3) fahişe (1) Filistin (1) Flash tv (1) Gasilhane (1) Gay'em sizi incitmek değil (1) Gazze (1) gençlik (1) Greenpeace (1) Guthrie (1) hayat (1) herkesin tuttuğu kendine (1) hindistan (1) Hitler (1) İddaa (1) İnci (1) insan (1) İnsanlık (1) internet (1) İsmet İnönü (1) İsrail (1) İsrail'deki orman yangınına sevinen idiot (1) İstanbul (1) İzmir (2) Japonlara sesleniş (1) Kaddafi (1) kadın (1) Kalorifer Böceği (1) Kamal Kılıçdaroğlu gömlek bunalımı (1) Kanuni'yle konuştum dizinin gideri var dedi. (1) Kaset (1) kaybolmayan kanka istiyorum (1) Kıbrıs Şehitleri Caddesi (1) Kısa Sarkozy (1) korsan cd illegal download korsan kitap (1) korsan mp3 (1) kpss (3) kpss 2010 eğitim bilimleri (1) Kpss 2010 kopya skandalı (2) Lady Gaga (1) Libya Savaşı (1) markabeyinli olmak (1) Mehmet Pakdemirli (1) Mısır İsyanı (1) Mikrozeka (1) nasıl akademisyensiniz amk. (1) ne bitmez okulmuş amk. (1) neyleyim beni temsil edemeyen müşteri hizmetlerini (1) Nietzsche (1) Nutella hakkında da yazdım ya daha ne yazayım (1) Nükleer Enerji (1) oldu bittiye getirdim (1) Öğrenci evi (1) Öğretmenlik (1) Ölsünler bize mi ölüyorlar sanki diyen devlet (1) Ölüm sezonları (1) ÖSYM (1) Papi dansı (1) Pavlov (1) Pislik (1) Playstation (1) Profösör (1) pucca gibi nasıl yazılır (2) reklamverenler (2) Robot Dance (1) sana değil kardeşine (1) Schopenhauer (1) seyirciye oynadım (1) sıcak çok sıcak (1) sınavlar (1) Sigmund Freud (1) siktiri boktan modernite (3) Snorlax (1) Sosyallik (1) Su sorunu (1) şimdi bana kaybolan anahtarımı verseler (1) Tatminatör (1) Tayyip Erdoğan (1) Tecavüz yasası (1) Teknosa (1) Terör (1) Time out (1) tüketiciyi nasıl öpsek (1) Türkiye' de entellektüel anlayış (2) Twitter (2) UGG (2) Usb nargile (1) Vahit amk senin lan. (1) Yalan (1) yalancının mimi (1) Yavşak Erkekler (1) Yemekteyiz gay sorunsalı (1) yeni nesil (1) Yılmaz Özdil (1) yorrrumm gibi yorum. (1) Zeka (1)

counter map